Metaverse kavramı, son yıllarda teknoloji dünyasında en çok tartışılan başlıklardan biri oldu. Facebook’un Meta olarak yeniden markalaşmasıyla birlikte herkesin aklına aynı soru geldi: Metaverse gerçekten hayatımızın bir parçası olacak mı?
Kısaca tanımlamak gerekirse metaverse, sanal ve artırılmış gerçeklik
teknolojilerinin birleşimiyle ortaya çıkan sanal bir evren. Bu evrende insanlar
avatarları aracılığıyla etkileşime girebilir, toplantılara katılabilir,
alışveriş yapabilir hatta konserlere bile gidebilir. Kulağa bilim kurgu gibi
gelse de aslında bugün bile bunun küçük örneklerini yaşıyoruz.
Mesela pandemi döneminde birçok insan toplantılarını Zoom üzerinden yaptı. İşte
metaverse bu deneyimi bir adım öteye taşıyor. Sıradan bir ekran karşılaşması
yerine sanal bir ofis ortamında, üç boyutlu avatarlarla etkileşim kuruyorsun.
Aynı şekilde konserler de artık sanal evrende yapılabiliyor. Üstelik istediğin
yerden, istediğin gibi katılabiliyorsun.
Ama işin zorlukları da var. Öncelikle donanım maliyetleri hâlâ çok yüksek. İyi
bir VR gözlüğü almak herkesin bütçesine uygun değil. İkincisi, internet
altyapısı bu kadar büyük veriyi taşıyacak düzeyde olmalı. Üçüncüsü ve en
önemlisi güvenlik. Çünkü bu dünyada da kişisel verilerin korunması kritik öneme
sahip olacak.
Metaverse’un başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek. Ama şimdiden
teknoloji devleri bu alana milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Bu da bize,
gelecekte hayatımızın en azından bir kısmını sanal evrende geçireceğimizi
gösteriyor.